27 Aralık 2016 Salı

Yine Bir Şükür Nefesiydi Kokan

Öğlen güneşi yokluğu yakışmamıştı gökyüzüne. Okul dönüşü eve varacak olmanın heyecanını yaşayan, ülkemizin geleceği minik ayaklar buz keşmiş ilerliyordu, tirek mi titrek. Avlu misler gibi kokmuş, bayram yeri ortalık.
Kapıdan içeri girmek isteyen minik beden, delinmiş ayakkabısının vahametine uğramış yine, çoraplar ıslak. Görse annesi bir tokat atacak belki, korku yakışır mıydı o yumruk kadar kalbe. Yakışmadı ama vardı. Annesi görmeden çorapları çıkarmalı kuruması için bir köşeye bırakmalıydı. O köşe sobaya yakın olmalı, annesinin görmeyeceği kadar da uzak. Ahhh sobaya yaklaştıkça gurultuları artıyor midenin, çörekkk kokusuu... Sığmamış dört duvara gördün mü? Avluya bile yayılmıştı ha! Daha da yayılabileceği dört duvar yok ya neyse 'şükür'. Değiştiriyor minik beden kıyafetlerini; kimi yan komşunun, kimi karşı komşunun verdikleriyle oluşan kombinini giyiveriyor. Kapitalist sisteme boyun eğebilecek kadar cepleri dolu değil 'şükür'. Ahh açlık vuruyor bütün bedene, beden de sanki ne kadarsa, ilkokul çağı çocuğu kardeşim zorlamayın. Anne çöreği, çok lezzetli bir o kadar tarifide basit. Artmış olan ekmekleri biraz su biraz unla harmanlayıp tekrar hamur haline getiriyorsunuz, basit bir iki yuvarlak oluşturup sobanın üzerinde pişmeye bırakıyorsunuz. Bu kadar 🙂 Tekrardan hamur olabilen ekmeğe 'şükür'. Karınlar doydu, gibi gibi. Yer sofrasında sıcak gülüşler eşlik etti soğuyan havaya. An bitecek sofra kalkacak, aynı yere yataklar serilecek. Aynı bedenler yan yana sokulacak, gece oldukça biraz daha, biraz daha değecek ten tene. Talaş sönecek, yarına odun bırakılacak. 'Şükür'
Ne güzel öğrettiler değil mi? Önce fakirliği mutluluk diye sattılar, sonra şükret deyip susturdular. Hak savunamadık, keseden 5-10'da bize verin diyemedik. Sabah 5'te kalktı kimimiz, işine gücüne baktı. Kaçtı rüyalar vakit kalmadı. Ayaklar nasır oldu, eller çatlak .... Sofrada ekmek eksik olmasın, doysun çocuklar dediler de, şu da bizim hakkımız verin diyemediler. Çalışmakla öyle doluydu ki zaman, hak aramaya bir dilim zaman yoktu. Ne garip, bir dilim ekmek bulmak da zordu. Amma 'şükür' bak nefesimiz kokuyor. Dillerdeki bu şükür bir zamanlar Yaradan'ın kula bahşettiği herşey içindi, ne güzeldi. Şimdi kulun kula bahşettiğine eder olduk şükür. Yetmedi teşekkür ettik be ... Açtık yine yedik, yiyoruz!

Hiç yorum yok: