29 Mayıs 2017 Pazartesi

Sevmek Yalnızca Sevgiliyi Sevmek Midir?

Sevmek kolay olurdu sözlükte geçtiği gibi olsaydı her şey! Ama değil. Birkaç kelimenin yan yana dizilmesi kalbinde bir hareket yaratmaz, gözünden damla akıtmaz. Peki bu kadar anlamlı kılan nedir sevgi denen zilleti? Duygular mı? Sahi duygular her daim var mıdır içimizde? Doğuştan mıdır yani. Pek literatür taramadım ama bu vakitte kocaman hayır demek istiyorum. Doğuştan gelmez bence duygular. Tamam vardır bir tohumu, ama hissetmemizi sağlayan bir kaç DNA bozuntusu değildir. Sonuçta yakın biri vefat edince kıyafetini parçalayan, acıdan bayılan biziz değil mi? Peki haberlerde bir şekilde ölen insanlar, onlar içinde aynı duyguyu aynı şiddette mi hissederiz? Ha yoksa duygu hep varda şiddeti midir ona değer katan? Şiddeti anılar mı anlamlandırır dersiniz. Anılara yüklediğimiz anlamlar!
Bir insanı hayatına almak, onu tanımaya değer görmek ahh o keşfetme isteği. Ne heycanlı! Ne mutlu! Aradığını buldun mu komşu komşu. Ah yazık, birde cüzdanına baksaydın. Belki orada gözünün önündedir bir fotoğraf. Tabi sen kayıp atledmedin onu, kaybolduğunu bile farketmedin! Annendi, babandı, bacındı, abindi o fotoğraftaki. Her zaman elinin altında varsaydığın. Doyasıya kırdığın ve duymadığın o isyanları. Noldu canım anlamadılar mı seni. Aileler değil mi? Anlamazlar. Yada sen öyle düşünürsün ha hiç düşündün mü? Özlemle çalan telefonunda red tuşuna basarken hiç aklına geldi mi? O insanlarında sana ihtiyacı olduğu. O insanlarında senden sevgi cümlesi beklediği ve senin her defasında tanımaya değer bildiğin kişilere harcarken o cümleleri onların yalnızca beklediği. Mesajlar yazarken, ararken sağda solda kişileri ulan bugünde ben ariyim keretaları da mutlu olsunlar. Özledim onları bilsinler dedin mi? Yok demedin. Niye diyesin ki. Alın terin değil o insanlar, çabaladığın değil çabalattığın. Elinin kiri!
Sonra dersin şunu yaşattılar bana, bunu yaşattılar. Öfke kusarsın, intikam alırsın. Üzdüğün kadar zevk alırsın! Aldın mı? Soğudu mu için. Soğumadı değil mi, soğumaz. Vardır zihninin bir köşesinde sobada pişen mercimek çorbası. Kokusunu alırsın anar anmaz. Anne eli değmiş, gibi filan yok. Okul yolunda ıslanıp gelirsin sen koşa koşa. Karşı yolda bekler seni, al sana bir şemsiye ıslanma diye. Eve adım atar atmaz açlığın hissi çalar davullarını. Sahurda ezan ha okundu ha okuncak derken bi hızla uzandığın o son zeytin gibi koşarsın mercimek çorbasına, ekmek de sıcak ha taze taze alınmış. Eder misin teşekkür? Etmezsin. Ben de sana bi çorba anımı paylaştım, eder misin teşekkür? Etmezsin. Senin tanıma isteği şerefine nail olmuş insanların vardır. Buyur bir mesaj daha at. Cevabı bir kaç saate gelen. Biz mi? Ha biz burdayız ya, ne zaman ihtiyaç duyarsan çekinme gel. Kin değil bizimki, sevgi. Sözlükteki gibi değil. Halis mülis bizden. Elinin kirinden alın terine kadar emekçi, işçi!

Hiç yorum yok: