4 Aralık 2018 Salı

İnsandan Topluma Ouroboros


İnsanoğlu olarak sahip olduğumuz bazı temel özellikler var. İşin fiziksel altyapısını, vücut parçalarımızı ve biyolojik yapımızı es geçersek neler yapıyoruz? İlk aklıma gelen konuşabildiğimiz oluyor. Birilerimize  günaydın diyebiliyoruz, iyi dileklerimizi kelimelerle iletebiliyoruz ve nefret ettiğimiz her neyse bunu sözel olarak aktarabiliyoruz. Başka, konuşmak dışında biz çok değerli varlıklar ne yapabiliyoruz. Nefret ve iyi dilek örneklerini vermiştik buda demektir ki hissedebiliyoruz, duygularımız var. Başkaa... Kendimi tanıdığımı sanırdım cidden, şimdi genel geçer özelliklerim hakkında bile tekliyorum. Madem örneklerimi bu şekilde bulamayacağım o halde şunu yapalım. Dünya'da bir tek ben sen vs olsaydık ve birbirimizi hiç tanımasaydık neler yapardık?
İlk olarak beslenmemiz gerekirdi evet besin arardık, çevremizdeki bitkileri tükettikten sonra hayvanları avlardık. Avlanma esnasında hayvanların tehlikeli olabileceğini öğrenirdik ve belki bir ev yapardık. İhtiyaçlarımız halinde seyehat ederdik ve en sonunda ölürdük. Lakin insanoğlu olarak biz bunları yapmadık inançlarımıza göre zaten iki kişi başladık Dünya seyehatine ve evlatlar olarak üç kişi devam ettik. Yalnız kalma şansımız olmadı hiç. Küçük toplumlar olarak başladık. Birlik olmanın o sempatik yanını da sevince, daha çok olmak istedik. Belki de kendi içimizde kavgalara daha ikinci kuşakta engel olamayıp sayımızın azalmaya başlamasıydı sorun. Yani seçeneklerimiz ne olursa olsun birşeyler hissettik, harekete geçtik. Peki şimdiye baktığımızda toplum olmak bize gerçekten birşeyler kazandırıyor mu? Ait olduğunuz ülkede benimsendiğinizi düşünüyor musunuz yoksa sadece yaşıyor musunuz? Ki bu yine de yaşadığınız toplumun kurallarına uyma zorunluluğunuz olduğu anlamına gelir. Özgür müyüzdür? Sanmam. Bireyler için adil ve yaşanabilir bir yer midir toplum, ııı hayır. Sahi ilk kim dedi devletler kuralım diye, illa kural ve yasalara ihtiyacımız olduğunu kim söyledi, teee en baştan saygı ile gelseydik bu kadar kurala ve bağlanmaya yinede ihtiyaç duyar mıydık? Neden özellikle bu kurallar? Hiç biri öylesine yönetimin aklına gelmiş olamaz değil mi? Hepsi bir ihtiyaçtı. Önce kendi fikirlerimiz için kavga ettik, sonra liderimize gittik. Ve bir kural çıkıverdi ortaya. Kime göre neye göre doğruyu savunduğunu bilmediğimiz. Ve uymak zorundaydık zira yaptırımları vardı. Eskiden tek sahip olduğumuz bedenlerimizken cezalarda bu yöndeydi, kes biç. Şimdilerde elimizde kalan biraz para biraz özgürlük. Onlarıda elimizde tutmak için türlü saçmalıklara katlanır olduk. Bazen davacı olduk lakin davalının iyi yerlerde bir dayısı vardı. İnanmayı sürdürdük, adalet vardı. İnsan olarak insanların bize adaleti sağlayabileceğini düşündük. Bazen çocukların taç giydiği, bazen delilerin eteğinin öpüldüğü bazende hiç orada olmak istemeyenlerin koydukları yasalara istinaden. Değişen ne ki? Toplum olmak bize adaleti de kazandırmadıysa neyi kazandırdı. Bize ne kattı? Kurduğumuz ilişkilerden sıkıldığımız oldu, üzüldüğümüz oldu hakkımızın yendiği de oldu ve eğer şanslıysak fiziksel bir saldırıya maruz kalmadan evimize varabildik. Bazen mücadele edeceğimiz, bazende eğlenebildiğimiz aile sofralarımız oldu. İşin sonunda yaşamak için günümüzün belirli saatlerini satmak zorunda kaldık. O saatlerde kimilerimiz zihinsel acılar çekti, kimimiz sırtında yükler taşıdı, kimimiz uykusuz saatlerce başka insanlara hizmet verdi hahh! sattığımız değerli vakitlerin ve insan gücünün adı da hizmet oldu bu arada. Çalışma saatleri uzadı, şartlar ağırlaştı. Geriye dinlenmek mi gezmek diye seçim yapmak zorunda kaldığınız anlar kaldı, elinizde hakettiğinizin daha azı olan paralarla. Peki bu hizmeti neden satıyoruz? Vergilerimizi ödeyebilmek için. Demeden de edemeyeceğim vergileride ait olduğumuz toplumun sonucu ortaya çıkan devlet yapısının bizi diğer toplumlara yani devletlere karşı koruması için ödüyoruz. Ha birde doğada var olan kaynakların toplum içerisinde belki de selamlaştığın birinin buluşu sonucu daha kullanılabilir ve iletilebilir kaynakları sana sağladığı için. Olmasa nasıl olurdu? Platon'un İdeaları gibi devlet yapısı olmasa Dünya nasıl olurdu? Bunun üzerine pek çok kitap okumuş olabilirim yeterlilikleri sorgulanabilir. Hepsi de aynı durumdan bahsediyordu. İşin özü Dünya'ya iki üç kişi olarak başlayıp devam ettiğimiz süreçten bu yana kimse bize bir devlet kur demedi. İnsanoğlu sadece yaptı. Birlik oldum derken önce düşman oldu. Bir toplum kendi içinde düzenden, ortak ideallerden ve liderlikten bahsederken başka toplumların düşmanı haline geldi. Savaşşlar, barışlar.... Daha çok ölümler, daha fazla maddeleri olan kağıtlar üzerinde imzalar. Temsiliyetler, hepsi bizim adımıza karar vermiş de biz sadece olana uyum sağlıyoruz. Ahhhh işte diğer büyük özelliğimiz çıktı ortaya, adaptasyon. Kendimize toplum içinde daha küçük toplumlar oluşturuyoruz bir aile, arkadaşlıklar... Yine aynı nedenlerle bir aradayız. Ortak düşünceler, ortak yönler, ortak sevilenler sessiz anlaşmalar. Ve her nasılsa mutlu oluyor insan. Bu kadar büyük kayıpların ve mahrumiyetin içinde kendi olarak oluşturabileceği bağı bulduğu için sevinebiliyor. İki üçten milyonlara ulaştığımız şu devirde yapabileceklerimiz çok sınırlı zira mecburiyetlerimiz dışında kalan bu az ve değerli zamanda birlikte olabileceği insanı bulmuş olmak takdire şayan. Galiba tek başarımız toplum olarak yarattığımız başarısız girişimlerden sonra birey olarak galaksinin kaosu içinde bize bir Dünya olan insanları bulabilmek.

Hiç yorum yok: