4 Ağustos 2018 Cumartesi

Cellatın Elindeki Sevgi


Her insan kendini doğuran kadına acı vererek dünyaya gelir ve sanki o acılar kendisininmiş gibi cıyaklar. Yabancıdır, korunmasızdır ve hissettiği sevgiden topluma atılmıştır. Hergün daha fazla sevilmenin özlemi içinde; dikkat çekmek, az daha başımı okşa demek, kucağa alınmak ve bana beni sevdiğini söyle gerekirse bunun için paralan diyerek kendini yer durur insanoğlu. Sevgi ihtiyaçtır.
Sevmek ve sevilmek. Bu duygu öyle bir yapıtaşıdır ki onu sadece müzikte, kucaklaşmalarda yada kelimelerde görmeyiz. Bir çömlek neden yapıldıysa, bir dil neden oluştuysa, insanlar nasıl toplum haline geldiyse aynı sebepten sevgiyi tebessümde, mırıltılarda, kuyruk hareketlerinde ( hayvanlarda diye açıklayayımda nefret yerini bilsin) ,hediyelerde, durduk yere aramalarda, hatıralarda, hatırlamalarda, konuşmalarda, selamlaşmalarda buluruz. Ve farkındaysanız bunlar sadece günlük rutinlerimizdir. Sevgi o kadar içimizdedir.

Lakin insanoğlu sadece sevgiyi duyumsayacak kadar basit yaratılmamıştır. Bu kadar karmaşık duygunun içinde hangisini daha fazla hissedeceğimiz,  hangi duygudurumu tercih edeceğimiz, hangi hisle hareket edeceğimiz Alfred ADLER'in tabiriyle kişinin "yaşam üslubuna" bağlıdır. Yaşam üslubu gelişimin, şimdilerde popüler olan olgunluğun, yumurtasıdır. Başlangıç için tek ihtiyacınız döngüyü başlatacak sperme sahip olmaktır. Sadece yeniden doğmak için bu bunalımlı sürecin tamamlanması gerekmektedir. Ve tabiki her daim dediğim gibi aynı toplumun farklı parçaları olarak bunu farklı şekillerde gerçekleştirmektayiz. Kimimiz takılıp düştüğünde ellerinden kaldırılmak isteyecek, kimimiz "Tamam, benden bu kadar." diyecek ve belki de şu andaki eğitim ve aile yapısında sadece çok azımız duracak derin bir nefes alacak ve bacak kaslarından yararlanıp tırmanışına devam edecektir. Ne yaşam şartlarımız, ne aldığımız destek, ne mesleğimiz, ne de yaşımız değil bu süreci kolaylaştıracak olan. Sadece ve sadece irade, bizlerin toplum içinde sağlıklı bir yaşam üslubuna sahip olmamızı sağlayacak. Bu şekilde temelde var olan sevgi bir amaç kazandıracak biz insanlara. Sonuna kadar dayanmamızı, doğru kararlar alabilmemizi, doğru yöntemler belirlememizi, doğru davranışlarda bulunmamızı sağlacak. Ya da hayır arkadaşlar sadece doğru diyerek bunu kişilerin kendi doğru algılarına bırakmak ve diğer insanları bunu kabul etme zorunluluğunda bırakmayı reddediyorum. Yaptığımız her şeyin; kurduğumuz iletişim, dostluklar, amaçlar, geziler, okumalar, eğitimler, hobiler ... Her birinin, bizi toplumun normlarından dışarı aykırı bir şekilde çıkarmaması ölçütümüz olsun. Bu kadar kalabalık cümlelerden sonra sorar mıyız kendimize , bunca mücadelenin kahramanı olan sevgiyi doğru kullanabiliyor muyuz?  Doğru yansıtmalarda bulunabiliyor muyuz? Şimdi durup ne dersiniz birini sevdiğiniz için kısıtlama yapabilir misiniz, birini sevdiğiniz için atlatamadığınız kişisel neyiniz varsa kusabilir misiniz, birini sevdiğiniz için kırıcı tüm kelimeleri yan yana dizebilir misiniz, doyasıya konuşabilir her anınızda yanınızda birinin olmasını bekleyebilir misiniz  ve tüm bunları sadece sevdiğiniz için mi yaparsınız?

İnsanların uğruna fedakarlıklar yaptığı, kimilerini yerin bin kat altında ışıksız ve havasız bir ortamda çalışmaya iten, kimilerini günlerce yollara düşüren (biraz daha para kazanabilmek ve bakabilmek için sorumlu olduklarına) kendisi sadece çorba içen, kimilerini gecelerde uykusuz bırakan ki bu sadece sen güvende hisset diye yapılan bu duyguyu sevgiyi, gücünün yettiğini ve sadece yapabildiğini düşündüğün için her koşulda kullanabilir misin?
Fedakarlık, saygı, anlayış, empati, zaman, sukünet. Size 21. yy kargaşasında derin bir nefes aldırıp bıraktıran, gözlerinde neşeli parıltıların bulunduğu, çelişkili her türlü duyguda sadece sadece anlamak ve anlaşılmayı dilediğin, yeterince gösterdiğini düşünmeyip tekrar ve tekrar çaba harcanan sevgi. Yüksek egolara, öfkeli benliklere, yetersiz karakter özellikleri ve gelişmişlik aşamasında sabote edilmiş sevgi. Kimi zaman kişi bedenine sadece sevilme isteğinden dönüşüp gelen şevk için saldırı planı, kimi zaman kendi benliğinin dönüşümünün önüne serilmiş bir kaya parçası. O tıknaz bedende sadece sen sorunlarınla başedemiyorsun, kıskanıyorsun yada istediğin gibi olamıyorsun diye çevrendeki her bireyin hayatında derinden alınmış ve sakince verilemeyen nefes oluyorsun. Birkaç kemik parçası içinde derin sıkışıklar, söylenemeyen cümleler... Ve sen bu gibi durumların sebebi olurken tek sebebin gerçekten sevgi mi?

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Oldukça keyifle okuduğum bir yszıydı. Teşekkür ederim.

Unknown dedi ki...

Daha güzellerini okuyabilmen dileğiyle,rica ederim.